SLOW FASHION GUIDE

biz, farklı disiplinlerden gelsek de, söz konusu güzel olana doğru şekilde ulaşmak olduğunda, benzer ideallere ve kaygılara sahibiz. ikimizin ortak ifade biçimi olarak one square meter, kıyafeti merkezine alan ve bir kıyafetin hayata geliş sürecini başından sonuna içinde şekillendiren bir marka. moda gibi çevresel ve insani koşulları göz ardı eden vahşi bir endüstrinin içinde ve fakat onun karşısında durarak başka bir üretim modelinin mümkün olduğunu gösterme gayemizin çok boyutlu yansıması. tasarımdan üretime, satıştan tanıtıma kendi yöntemlerimizi geliştirerek ve işleterek şekillendirdiğimiz bu yolculukta sizinle tam da bu başlıklar üzerine biraz konuşmak, yavaş modaya olan bakışımızı, one square meter olarak durduğumuz yeri anlatmak istedik.

genel hatları ile yavaş moda, ‘yavaş hareketi’nin bir parçası olarak kendini hızlı modanın karşısında konumlandıran; üretiminde insan ve çevre haklarını savunan bir konsept.
endüstriyel moda pratiklerinin aksine yerel üreticileri kucaklayan ve doğal malzemeler kullanan; hem üreticiye hem de tüketiciye değer veren bir model.
modada sürdürülebilirliği sağlamak için geliştirilen yöntemlerden biri, ideal bir ekonomik model.

kavram ilk kez 2007 senesinde kate fletcher tarafından yazılan bir makale ile literatüre girdi. makalenin içeriğinde, 1986’da italya’da carlo petrini tarafından başlatılan ‘yavaş yemek hareketi’ ile ekolojik/sürdürülebilir/etik moda endüstrisinin karşılaştırması yapıldı.

biz yavaş modayı bir akım veya trend olarak lanse etmenin yanlış olduğunu savunuyoruz; zira ‘trend’ hızlı modanın beslendiği ve hızlı modayı var eden bir kavram, ve aslen gelip geçiciliğe vurgu yapıyor. yavaş modayı bu şekilde nitelemek, onu popülerleştirerek değersizleştirmek; altında yatan anlamları ve ilkeselleştirdiği idealleri yok saymak demek.

size bu sayfada, alt başlıklar altında tasarım, üretim ve satış boyutları ile mevcut sisteme de bir karşı duruş olarak olarak işlettiğimiz arka planımızdan ve yavaş moda evreni içindeki yerimizden bahsedeceğiz.

 

TASARIM // TASARIM ANLAYIŞI

yavaş modada esas olanın uzun ömürlülük olduğuna ve bunu hayata geçirmenin ilk yolunun tasarım adımında başladığına inanıyoruz.

bir kıyafetin uzun ömürlülüğü için tasarım anlamında zamansız ve evrensel olması ve kalıcı bir stil yaratması gerekiyor. bununla neyi kast ediyoruz?

bir, hızlı modanın gelip geçiciliğine karşı herhangi bir trendin veya popüler akımın etkisi altında kalmayan, yıllara meydan okuyan bir tasarım anlayışı benimsemeyi,
iki, tasarım çizgisini, markanın DNA’sından referansla geliştirmeyi.

bunlara ek, çok yönlülüğü ve fonksiyonelliği esas alan bir tasarım anlayışı benimsiyoruz. çıkış noktamız ise gündelik hayatın ta kendisi. amacımız, senede iki kez giyilecek veya askıda bekleyecek değil; aksine birçok farklı okazyona ve mevsime adapte edilebilecek kullanışlı modeller tasarlamak.

hızlı modanın tüm başarısı birçok senaryoyu aynı anda çok düşük maliyetle kurmasında yatıyor. çok fazla alternatifi, çok kısa sürede kurgulayabildiği gibi yüksek moda markalarının çizgisinde ancak daha ucuza giyinme şansı veriyor. çevresel, insani ve ahlaki tüm değerleri hiçe sayıp, tamamen sermaye bazında düşünerek senenin her haftasında askılarına yeni ve cezbedici senaryolar asabiliyor. biliyor ki, ilk hafta satın alınan şey nasılsa birkaç kullanımdan sonra miladını dolduracak ve gardıroplar yeni bir senaryoya her zaman açık olacak.

biz ise şunu söylüyoruz; “günlük hayatta karşılaşabileceğin tüm olasılıklara açığım ve senelerce sürecek bir hikayede senin yanındayım.” bunu yapmak insana, çevreye, ahlaka ve kıyafete bakış açımızı yeniden tanımlamamıza da olanak tanıyor.

 

TASARIM // KOLEKSİYON KURGUSU

koleksiyonlarımızı, hızlı modadaki gibi haftada bir veya yüksek modadaki gibi 3 ayda bir değişen rotasyonlarla değil senede 2 kez olacak şekilde kurguluyoruz. giyinip kuşanırken iyi hissetmenin yanı sıra değişen iklim şartlarına uyum sağlamanın esas olduğuna inanıyoruz; dolayısıyla bir imza koleksiyona ek sıcak hava ve soğuk hava edisyonları çıkarıyoruz. bu edisyonları zenginleştiren parçalar, imza koleksiyon parçalarına kolaylıkla entegre olabilecek çizgide ve kalitede oluyorlar.

one square meter çatısı altında sil baştan koleksiyon yenilemeleri söz konusu değil; sürekli bir güncelleme ve bir öncekine referansla çeşitlenme var. bu sayede kıyafet kadar tasarım da uzun ömürlülü ve döngüsel oluyor.

kat kat giyilmeye olanak tanıyacak şekilde düşünmenin kıyafetlerin ömrünü uzatacağını, tasarladığımız kıyafetlerin farklı parçalarla birlikte kullanıldıkça değerlerinin artacağını biliyoruz.

tek tek kıyafetler özelinde ve bütün bir koleksiyon çapında düşünmeyi gerektiren bu kurgulama yönteminin koleksiyonumuzu daha sağlam ayaklar üzerinde yükselttiğine inanıyoruz.

 

TASARIM // KUMAŞ SEÇİMİ

tasarım başlığını ilgilendiren bir diğer konu, kıyafetlerin uzun ömürlü ve çevreyle barışık olmasını sağlayan kumaşların seçimi.

diktiğimiz kıyafetlerde kullandığımız kumaşların çevreye ve eko-sisteme zarar vermeden üretilmiş elyaflardan dokunmuş olması önceliğimiz. örneğin, gerek az su gerektirmesi gerek zirai ilaca gereksinim duymaması ile keten, en bereketli ve sürdürülebilir ham maddelerin başında geliyor.

kullanım alanı çok geniş olsa da pamuk, üretiminde gereken su miktarı, GDO’lu tohumların yaygınlığı, kullanılan tarım ilaçları ve toplanması esnasında göz ardı edilen insani koşullar, bu ham maddeyi sürdürülebilirlik perspektifinde hedef tahtasına oturtuyor. biz, tüm bu olumsuz gidişata alternatif, olması gerektiği şekilde üretilmiş pamuktan dokunmuş kumaşları tercih ediyoruz.

bir de yeni nesil sürdürülebilir kumaşlar var. bu kumaşlar yenilenebilir ağaç kaynaklarından elde edilen selüloz bazlı elyaflardan hayata geliyor.; liyosel, viskon ve modal bu gruba giren suni kumaşlardan.

kullanılan kumaşların metrajı da önemli; koleksiyonumuz için sıfırdan on binlerce metre yeni kumaş dokutturmak yerine, üreticilerin veya aracıların stoklarında kalmış üretim fazlalarını değerlendiriyor ve onlara yeniden hayat veriyoruz. stok kumaş kullanımının bir artısı, kumaş sezon ortasında tükendiğinde yerine yeni bir kumaş eklemeyi ve güncelleme yapmayı olanaklı kılması.

 

ÜRETİM // İHTİYAÇ KADAR ÜRETİM

mevcut mağazacılık sisteminde üretim, yüksek bir öngörü ile yapılır. ihtiyacın çok çok üzerinde adetlerde üretilen ürünler mağazalarda satışa çıkarılır, bir süre sonra indirime gidilir. mağazacılık bu indirim döneminde de kar eder. satılmayanlar ise çöpe gider.

biz bunun karşısında duruyor ve ihtiyaç kadar üretimi savunuyoruz; ne bir eksik, ne bir fazla.

ihtiyaç kadar üretimde nicelik değil niteliğe vurgu yapılıyor. ‘üretim fazlası’, ‘stok fazlası’ gibi insani üretime ve doğaya zarar verecek koşullar ortadan kalkıyor. iyi işçilikle üretilmiş kaliteli ürünleri alıcısı ile buluşturmak, esas oluyor.

peki ihtiyaç kadar üretim nasıl belirleniyor; sipariş üzerine. atölyemizden çıkan her kıyafet, siparişiniz üzerine sizin için kesiliyor ve dikiliyor.

bu anlamda yavaş modanın işleyen bir model olmasını sağlayanın e-ticaretin yaygınlaşması diyebiliriz. ne koşulda olursa olsun çoklu ve ihtiyaç fazlası üretilen ürünlerin mağazada satıldığı fiziki alışveriş sistemine karşı internet üzerinden alışveriş ile gelişen ve mümkün kılınan, one square meter’ı da yavaş modanın bir parçası yapan sipariş üzerine üretim modelidir.

markalar bazında sipariş üzerine üretim kurgusunun iki yöntemi var:

1. ön sipariş ile üretim.
2. anlık sipariş ile üretim.

biz 2. modeli uyguluyoruz. gönderimlerimizi kıyafetin atölyemizdeki yolculuk süresine göre belirliyoruz. bu süre kimi kıyafet için 4, kimi kıyafet için 9 iş günü olabiliyor.

üretim hikayesine birlikte dahil olmanın, tüketim alışkanlıklarımızı ve hızla olan ilişkimizi yeniden değerlendirmemiz için de bir fırsat olduğunu düşünüyoruz.

ihtiyaç kadar üretim, sıfır atık felsefesi için de son derece önemli bir model. sadece ihtiyaç kadarlık bir üretim gerçekleştirdiğimiz için, -normalleştirilmiş mevcut sistemde taşıma sırasında tahrip olduğu için askıya giremeyen, mağazada kullanım değerini yitiren, stok fazlası kaldığı için arazilere dökülen gibi- %35’lere varan ham madde kayıplarına rastlamıyoruz.

kesim atölyemiz içinde çözüldüğü için kesim esnasında ayrılan kumaşları ileri dönüşüme tabi tutarak yeni ürünlere dönüştürebiliyoruz.

 

ÜRETİM // TEK MERKEZLİ ÜRETİM

günümüz koşullarında bir kıyafet, tedarik zincirinin pek çok halkasının ucuca eklenmesi ile var oluyor; siz bu halkaları ne kadar uzatırsanız üretim aşamaları üzerindeki denetiminiz de o denli azalıyor. şeffaflığınızı yitirdikçe çevre hakları ve insani haklar üzerindeki görünmeyen maliyetleri o denli hasır altı etmek durumunda kalıyorsunuz.

sistemin kolonizasyonu yücelten işleyişine karşı, biz üretimimizi lokal olarak ve tek bir merkezden yürütüyoruz. atölyemizi birbirine bağlı çalışan üniteler halinde kurguladık; arka sırada tek tek elde kesilen kumaşlar ortaya, ütüden ve dikimden sorumlu ekibe geliyor ve burada bir bütüne dönüşüyor. aksesuarları takılıp etiketi dikildikten sonra bekleme askısına alınıyor. paketleme, kapıya en yakın ünitede yapılıyor. arkadan öne akan, zaman içinde bulduğu ritmini mekanın kendisi ile bağlayarak gelişen bir işleyiş bizimkisi.

ve endüstri genelinde sürdürülebilirliğin ancak bu şekilde -gerekirse en baştan- inşa edilmiş lokal üretim modelleri ile mümkün olduğuna inanıyoruz.

 

ÜRETİM // İNSANİ ÇALIŞMA KOŞULLARI

yakın on yıllardaki teknolojik ilerlemelere rağmen, moda endüstrisinin devrim yaratamadığı bir tek yer var: dikiş. kumaşları yönlendirmek ve dikiş makinası kullanmak için bizzat insan gücüne ihtiyaç duyulurken, insan faktörü moda ve kıyafetin kendisi için bu denli zaruri iken endüstrinin iş gücüne olan yaklaşımı oldukça iki yüzlü. biz, mevcut yıkıcı ve eşitsiz sistemi besleyen ve doymak bilmeyen sermayenin başını sürekli çevirdiği insanlık dışı üretim koşullarının karşısında duruyoruz.

“sınıf savaşını göz ardı eden çevrecilik, bahçeciliktir.” chico mendes’in bu sözü, her yere yazılmalı.

atölyemizi kurarken, mekan seçiminden iç yerleşime, insanı öncelemeye özen gösterdik. burada ‘bant işçisinin dramı’ gibi bir durum söz konusu değil. kimse, kapalı ve dar alanlarda günde 2000 kere sağ sepetten aldığı kumaş parçasını önündeki makinanın düğmesine basıp bir cebe dönüştürüp soldaki sepete atmıyor. bilakis, herkes -başından sonuna- bir ürünün doğuşuna tanıklık ediyor. herkes, bütünün bir parçası. üretimin her adımında orada oldukları için hayata gelen kıyafetle de doğrudan ilişkililer, kumaşları tanıyorlar ve endüstrinin mevcut gidişatından haberdarlar.

atölyemizdeki iş gücünün tamamını kadınlar oluşturuyor ve hepsi one square meter çatısı altında çalışmaya birer çırak olarak başladılar. eğitimlerini biz verdik, veriyoruz. biz de halen öğrenmeye devam ediyoruz ve tecrübelerimizi onlarla paylaşıyoruz. alanlarında piştikçe işçiliklerine kendi dokunuşlarını ekliyorlar ve süreci sürekli iyileştiriyorlar. bu yönüyle atölyemizi bir okul gibi görüyoruz.

 

SATIŞ // ADİL TİCARET

satışta ilkesel olarak adil ticareti benimsiyoruz. amacımız aracıları ortadan kaldırmak ve sizinle doğrudan ilişki kurmak. bunu mümkün kılan e-ticaretin ve dijital iletişimin yaygınlaşması şüphesiz.

bizim mağazamız, internet sitemiz; vitrinimiz ise instagram hesabımız. bunun dışında bir mağazacılık sistemine dahil olmanın, üretim anlayışımız ile çelişeceğini düşünüyoruz.

çünkü; küçük bir kapsül koleksiyonunuz olsa dahi bunu bir mağaza ile paylaştığınızda ciddi bir iş yükü ve maliyetle karşılaşıyorsunuz.

doğrudan satış, fiyatlandırmada da daha adil olunmasına olanak tanıyor. herhangi bir aracı olmadığı için atölyemizden çıkan kıyafetin fiyatını atölyedeki süreci belirleyor. yani; üretiminde harcanan iş gücü için belirlenen saat başı ücret + kullanılan kumaş metrajının bedeli + gönderim, paketleme gibi temel maliyet kalemleri, gibi…

bir mağaza ile çalışmanız halinde ise mağaza komisyonunu da bu denkleme dahil etmeniz gerekiyor. türkiye’de bu oran %40-%50 civarında seyrediyor. kapitalinizi dengelemek için ya fiyatınızı artırıyorsunuz ya da fiyatınızı sabit tutarak işçilik maliyetlerinizi kısıyorsunuz. yani bunun acısını ya tüketiciden ya da çalışandan çıkarıyorsunuz.

buna ek, markamız için sürdürülebilir ve sizin için ulaşılabilir dengede belirlediğimiz fiyatlar üzerinde artık sene boyunca oynamamıza gerek olmuyor.
bir sonraki sene de kullanım değerini yitirmeyecek kumaş seçimlerimiz sayesinde kıyafet değer kaybetmiyor.
ihtiyaç fazlası üretimden doğan elden çıkarılması gereken bir stoğumuz da olmadığı için indirim/kampanya gibi satış politikalarına başvurmuyoruz.

koşullar böyleyken yavaş modanın pahalı olduğu algısının kırılması gerektiğini düşünüyoruz; bu hızlı moda tarafından kendini daha ulaşılabilir ve tüketilebilir kılmak adına üretilmiş bir söylemdir. hızlı modanın doğurduğu maliyetler, fiyat etiketlerinin üzerindekinden çok daha yüksektir ve görünmeyen bu bedelleri hem insanlık hem de çevre öder.

 

SATIŞ // DOĞRUDAN İLETİŞİM

sizinle doğrudan iletişim halinde olmanın, seçimleriniz özelinde sizi daha doğru yönlendirmemize olanak tanıdığını düşünüyoruz. kalıplarımızı kendimiz tasarladığımız ve serdiğimiz, kumaş seçimlerini bizzat yaptığımız ve doğrudan üretimin içinde olduğumuz için sorularınıza daha sağlıklı cevap verebiliyoruz. denemeden ve dokunmadan alışveriş yapmanın beraberinde getirdiği olası endişelerinizi kısa süre içinde, sizinle birlikte çözebiliyoruz.

 

SATIŞ // PAKETLEME

paketlemede kullandığımız her şeyin çevre dostu materyallerden üretilmiş olmalarına özen gösteriyoruz.

tek kullanımlık plastik paketleme malzemeleri yerine kıyafetlerinizi doğada çözünebilen kağıtlara sarıp geri dönüştürülebilir karton kutulara koyuyoruz. bu kutuları daha sonra farklı amaçlar için günlük hayatınızda da kullanabilirsiniz. kıyafetlerin taşıma esnasında zarar görmemesi için kullandığımız kargo zarfları da geri dönüştürülebilir malzemeden üretildiği için siparişinizi teslim aldıktan sonra size sadece onları ayrıştırmak kalıyor.