hayat, sürekli bir ritim tutturma hali. aksak. tam alıştım derken beklenmedik bir atak yapıyor, es veriyor; adımların yeni tempoya uyması için az da olsa zaman gerekiyor. su, her halükarda yolunu buluyor.
ROOTS adını verdiğimiz 5. yıl koleksiyonumuzun sıcak hava edisyonunu yayınladığımızda şubatın son günleriydi. üzerinden çok geçmeden kendimizi yaşamsal hemen tüm normlarımızı gözden geçirmemizi, yeniden düşünmemizi ve bazılarını değiştirmemizi salık veren küresel bir salgının ortasında bulduk. hepimiz için yeni olan bu sürecin getirdiği ilk belirsizlik günlerinde gelecek için çok endişelendik; sizinle aklımızdan ve içimizden geçenleri paylaştığımızda gelen tepkiler o kadar sıcak ve umut vericiydi ki o karanlık hemen dağılıverdi. bunun için müteşekkiriz. o günden beri de üretmeye hiç ara vermedik.
bu koleksiyonu olduğumuz yerde ayaklarımızı sağlam basmaya, biraz daha derine inmeye ve köklenmeye adamıştık. güzel yaşamak ve hayata tutunmak adına gerçekleştirdiğimiz eylemlerin ve edindiğimiz değerlerin bir bütünü olan one square meter’ı sağlıklı bir şekilde büyütmek için her şeyi elden geçirdiğimiz bir yıl oldu bu. kıyafetlerin kendi zamanlarını bulmalarını ve zamanla evrilmelerini izledikten sonra tüm kalıp ailelerini ve kumaşları masaya yatırıp onların kimliklerini güçlendirmek üzerine çalıştık. ufak dokunuşlar. majör değişiklikler. çizeceğimiz rotayı belirlemek adına bu aşama bizim için oldukça önemliydi. sıcak hava edisyonunun siparişlerini üretirken soğuk hava edisyonu veya bir sonraki sene için konuştuğumuz zamanlarda kenara notlar almamızı ve o notları hayata geçirmemizi kolaylaştırdı.
bu yılın bir diğer çarpıcı etkisi/sonucu, pandemiden bağımsız düşünemeyeceğimiz, FRIDAY FACTS oldu. alt üst edici yönü ile moda endüstrisini de düşünmeye ve değişmeye sevk eden süreç, üretim yöntemlerinin ve araçlarının aslında vahşi globalden çok bilinçli lokale yönelmesi, ancak insanı ve doğayı kucaklaması ile sürdürülebileceğini gösterdi. hızlı modanın tahrip edici gerçeklerine karşı, durduğumuz yerden ve seçtiğimiz yoldan cesaretle bir iletişim kanalı daha açabilmiş olmak, bunları sizinle paylaşmak bizim için çok kıymetliydi. modada sürdürülebilirlik konusunu sahiplenmek ve soruna ışık tutmak için başlattığımız bu proje bluprojects ile güçlerimizi birleştirince daha da keyifli hale geldi.
yazın başında gönüllü danışmanımız ve arkadaşımız sinem çelik, sonunda da neredeyse bir yıldır görmediğimiz arkadaşlarımız geldi. zamanlamaları muazzam olan bu iki mola, yola dinlenmiş ve tazelenmiş bir şekilde devam edebilmemiz için bize çok iyi geldi.
soğuk hava edisyonu tüm bu dönüşümsel ve düşünsel motivasyonla şekillendi. bu sezon için kurguladığımız tek geniş ailenin çıkış noktası, henüz one square meter adı dahi aklımıza düşmemişken üzerinde konuştuğumuz bir gömlek oldu. başından beri arzuladığımız bir silüeti hayata geçirecek teknik deneyimi edinmiş olmak bizim için oldukça yükselticiydi. DEN, geçmişimizden ve hayalimizden doğdu. ‘o gömlek’, ‘o ceket’ ve ‘o pantolon’ ile aileyi doğurdu. çok tanıdık ama farklı, özgür, rahat ve güçlü. ne yöne gideceğini sadece kendisi bilen.
POD’un çıkışı da bu akış üzerinde bir yerde oldu. koleksiyonun tamamını kapsayacak, onların önüne geçmeden üzerlerini örtecek bir parça istedik. oyuncaksız, farklı kalınlıklarla her türlü hava koşuluna adapte olabilecek, kolay ve her şeyin üzerine giyilebilecek bir pardösü.
aynı birikim bize başka bir aileyi biraz uyutmamız ve üzerine yeniden düşünmemiz gerektiğini de söyledi. PAN hakkında biraz konuştuktan sonra modellerini 6. yıl koleksiyonunda yeniden doğurmak, yerlerine bir şey geçirmektense mevcut olanı zenginleştirmek üzere kenara ayırdık. bunları tartabiliyor, karşısına geçip hakkıyla tartışabiliyor, güçlü yanları kadar zayıf yönlerini de teraziye koyabiliyor olmamız, koleksiyonu oluşturan ailelerin ve tek tek modellerin kendilerini daha iyi ifade edebilmelerini sağlamaları açısından oldukça elzem.
kıyafetlerin bizimle iletişim kurmalarını önemsiyoruz; çünkü onları giyecek kadınları ancak bu şekilde hayal edebiliyoruz. aklımıza bir model geldiğinde veya zaten klasik olan bir modeli kendi dilimizde yorumlamak istediğimizde o kadınları çağırıyoruz zihnimizde; halet-i ruhiyesi nasıldır, işten çıkınca nereye gitmeyi sever, hafta sonlarını nasıl geçirir, ne dinler, ne okur… omuzları nereye oturur, paçası nerede biter, ne kadar alana ihtiyacı vardır? bir form silüete nasıl dönüşür?
kumaşlar da bu aşamada yön verici bir belirleyen. hava şartlarını göz önünde bulundurarak edisyonun kumaş seçkisinde ağırlığı denime yoğunlaştırmaya karar verdik. iş ortağımız ÇALIK DENİM’in farklı kalınlıktaki ve dokumadaki zengin içeriği, mevcut ailelerin kimliğini çeşitlendirmemize ve yeni aileleri oluşturmamıza olanak tanıdı. orta incelikte hafif siyah, çok kalın ve yumuşak indigo ile camel koleksiyonumuza yeni katıldı. YÜNSA imzalı üst-segment yünlüler de koleksiyona yeniden ve yeni ifadeleri ile girdi. bir de akışkan yoğunluktaki beyaz pamuk viskon var, yeri kendine saklı.
modellerin kalıplarını kendimiz hazırladığımız için sizden gelen geri dönüşlere kayıtsız kalamadık; JIN HAKAMA hariç her modelin 44 ve 46 bedenlerini de ölçü tablomuza ekledik.
koleksiyondaki parçaların her biri bir kıyafetten beklediklerimizi ve gardıropta alabilecekleri en iyi yeri yansıtıyor; hareketi hapsetmeyecek rahatlıkta ve silüeti iyi gösterecek şıklıktalar. kumaşlar, büyüsü içinde saklı bir zırh gibi, sizi fiziksel dünyanın rüzgarından ve soğuğundan korurken duygusal olarak size kendinizi ifade etmenizi sağlayacak özgünlüğü tanıyorlar. formlar olgun ve hoşgörülü, ustalıklı ve şaşırtıcı; dokularsa dinamik ve zengin.
üretim şeklimizin kıyafete bakış açımızı yansıtmasını önemsiyoruz. insani, zamansız ve ustalıklı. üzerinde düşünülerek tasarlanmış, kaliteli kumaşlarla ve iyi bir işçilikle sipariş üzerine üretilmiş modellerin seneler boyunca sizinle yaşamasını ve kendi hikayelerini anlatmalarını arzuluyoruz.
edisyonun hazırlık sürecinde atölyenin her yerinde küçüklü büyüklü kağıtlara karalanmış kadınlar vardı. sonra o kağıtların üzerlerine kalıpların bilgisayar dosyalarında yapılacak değişikliklerinin notları geldi. iş listesine bir şeyler eklendi, bazı maddelerin üzerleri çizildi. atölyenin ortasındaki çalışma alanı fotoğraf stüdyosuna dönüştü. kıyafetler torbalandı ayvalık’a gidildi; tanışıklıklara ve arkadaşlıklara şükredildi. bu satırlar ise evde, bir yandan site fotoğrafları düzenlenirken, istanbul’da one square meter için çalıştığımız aynı masanın üzerinde yazılıyor. ritmini yakalayınca hayat da kendi yolunu buluyor.
bu seferki kısa bir mektup oldu. yine de sizin için okuyacak başka şeyler de bırakıyoruz BLOG’a. her ürünün kendi sayfasında hikayesi, ne kadar sürede üretildiği ile alakalı açıklamalar ve beden tablosu yer alıyor. yine de modeller, kumaşlar veya hayat hakkında aklınıza takılan her konuyu bize yazabilirsiniz.
umarız koleksiyon hoşunuza gider ve tanışma şansı yakalarız.
sevgiler bizden,
zeynep & çağrı