koronavirüs toplumları alt üst ederken olası bir yeni başlangıcın tohumlarını da atıyor. peki moda endüstrisinde bu sarsıntının ardından nelerin değişmesini beklemeliyiz? buna cevap verebilmek için önce sorunun kendisini biraz didiklemek istedik.
moda, alışveriş yapmanın modern yaşamın bir gerekliliği olduğunu söylüyor; az gelişmiş ülkelerde olumsuz çalışma koşullarında 52 haftaya çıkan askı sezonlarının taleplerini karşılamak adına doğal olmayan ve doğayı hiçe sayarak yaratılmış malzemelerle üretilmiş kıyafetler, gelişmiş ülkelerce sürekli değişen trendlerin hızını yakalamak adına hiç giyilmeyecek olsalar dahi tüketiliyorlar. küreselleşmenin resmini en iyi çizen endüstrilerden olan moda, tam da bu zamansal ve mekansal kırılganlığı nedeni ile salgın-sonrası dönemde çareyi/iyileşmeyi lokalleşmede bulacak.
lokal üretim, zamanla ve mekanla iç içe geçmiş bir gerçeklik sunar. bulunulan bölgenin toprağından hayata gelen kumaşlar, o bölgenin ihtiyaçlarını karşılamak için zanaati yücelten koşullarda üretilir. bu hem insanı hem doğayı hem de kıyafeti kucaklayan bir yaklaşımdır.
görünen o ki bu savurgan, yıkıcı endüstriyi ters yüz etmek, küreselleşmenin hedef alınmasına ve alışkanlıklarımızı bilinç ve insan ile doğaya karşı sorumluluk üzerinden yeniden gözden geçirmemize bağlı.
dünyaya bakış açımızın değiştiği bu süreçten dönüşerek çıkmak istiyorsak bazı gerçekleri ve bunlara nasıl cevap vermemiz gerektiğini bilmemizde fayda olduğunu düşünüyoruz. bu motivasyondan hareketle her cuma günü yayınlayacağımız bir seriye başlıyoruz. modanın sürdürülebilirlik sorununa ışık tutabileceğimizi ve yeni bir bakış açısı yeşertebileceğimizi umduğumuz seriyi hikayelerden ve buradan takip edebilirsiniz.
satın aldığımız ve giydiğimiz kıyafetlerin günlük hayatımıza gerçek anlamıyla yeniden dahil olduğunu keşfedeceğimiz, bize kendimizi iyi hissettirecekleri güce sahip olduklarını hatırlayacağımız ve kimliklerimizin saklı kısımları ile yeni ilişkiler kuracakları için heyecanlandığımız günlere… çünkü başka bir gelecek mümkün!
